"Chuang Tzu düşünde bir kelebek olduğunu gördü, ama uyandığında, düşünde kendini bir kelebek olarak gören bir insan mı, yoksa düşünde kendini insan olarak gören bir kelebek mi olduğunu bilemedi."
Çinli bilge Chuang Tzu’nun içine düştüğü bu esaslı şüpheden kurtulmanın yolu var mıdır bilinmez. Kesin olan, rüya görmenin insanlar için beslenme ve boşaltım kadar temel -hatta zihinsel anlamda belki tam da bu işlevleri yerine getiren- bir ihtiyaç olduğudur. Hepimiz rüya görürüz ve bu gördüklerimizle uyanık olduğumuz zamanki hayatımız arasında bir denge kurmaya çalışırız.
Jack Kerouac, “Tüm insanlar aynı zamanda birer rüya görücüdür, rüyalar tüm insanlığı birbirine bağlar,” derken bu durumun sosyal ve evrensel boyutuna da dikkat çeker. Kolektif bir zihinden bahsedecek olursak, insanlığın rüyaları bu üst-zihnin nefes alış-verişlerine eşdeğer şekilde değerlendirilebilir.
Sandman adlı çok ciltlik eserinde Rüya Tanrısı Morpheus ve kardeşlerinin incelikle işlenmiş maceralarını aktaran Neil Gaiman ise “İnsanlar sırf maddeden, yani parçacıklardan oluşmuyor diye rüyaların gerçek olmadığını düşünür. Oysa rüyalar gerçektir. Ancak onlar bakış açılarından, görsellerden, anılardan, kelime oyunlarından ve kayıp umutlardan oluşur,” diyerek rüya ve gerçek olarak adlandırılan bölgeler arasındaki sınırın belirsizliğine değinir, dahası böyle bir sınır olmadığını öne sürer.
Elbette rüyalar sanatsal üretim açısından da hayati niteliktedir. “Resimlerimin düşünü görüyorum, düşlerimi resmediyorum,” sözleriyle bu durumu en dolaysız şekilde dile getiren belki de Van Gogh olmuştur. Sanatçılar çoğunlukla rüyalarıyla ilişkiye geçmeyi bilen, yeri gelince onlar aracılığıyla başka âlemlere açılabilen sezgi insanlarıdır.
Meşhur hikâyedeki bir fili 5 farklı yerinden tutarak kendi duyumlarınca tarif eden 5 kör adam misali, bütünsel bir gerçekliğin peşindeysek eğer; düş penceresinden bakarak gerçeğe bir türev, bir yorum katmak kaçınılmazdır. Bu sergideki sanatçılar da eserlerine kaynak yaratırken rüyaları ve düşsel gerçeklikleri mercek altına aldılar.
Edgar Allen Poe’nun serginin başlığına da ilham veren şiirinde dediği gibi:
“Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz de
Düş içinde düş müdür sadece?”
Erim Bikkul